Kayıtlar

Su Akar Yolunu Bulur

         Hayatın su gibi akıp gittiği, giderken önüne kattığı her şeyi ayırt etmeksizin peşinden sürüklediği bu dünyada muhakkak bir yerlere sürüklenecektim. Ardımda izler bırakacak, önüme kattıklarımla çoğalacaktım. Su akar yolunu bulur dedikleri dünyada elbet ben de yolumu bulacaktım. Bir yamaçtan aşağı devrilecektim önce, devrildiğim yerde daha da büyüyecek güçlenecektim, ırmaklara karışacak, nehirler gibi kıvrılacaktım toprakta. Yolun sonunda denize kavuşacağımı bilerek akıp gidecektim günlerce. Balıklar besleyecektim içimde, akıntıya inat yüzen binlerce balık büyütecektim. Küçük balıkların büyük balıklara nasıl karşı koyamadıklarına şahit olacaktım. Sonra utanacaktım kendi adıma. Su olmaktan utanacaktım, içimde büyüyen adaletsizliğe nasıl seyirci kaldığıma utanacaktım.            Yaşayacaktım, muhakkak bir yol bulacaktım yaşamak için. Bütün renkleriyle kucaklamak isteyecektim hayatı. Önce tutunduğum yamacın kıyısındaki tek dal ...

ARALIK

Sonbahar yüzünü kışa dönerken içimi de bir soğukluk kaplamaya başlar. Mevsimden çok evvel gelir ruhuma kış. Yağmur erkenden yağar gözlerime. Güneş sırtını döner, gökkubbenin yıldızları tek tek söner. Karanlık usul usul çökmeye başlar dünyama. Herkese dönen dünya benim için kaskatı kesilir.  Dokunsam dokunamam. Duymak istesem duyamam sesini. Sarılamam kollarımla. Öpemem. Mesafeler açıldıkça aramızda hafızama yenik düşmekten korkarım. Özlemek var bir de... İçten içe çürüten, insanın kelimelerle izah edemeyeceği kadar ağır olan o berbat his. Ezdikçe ezer seni, o büyüdükçe sen yok olursun. Yokluğu varlığından daha çok olmaya başlayınca zaman dursun istersin.  Nasıl kabullenir insan hala anlamıyorum. Sesinin olmayışını, ellerinin uzanmayışını, kaşlarının çatık çatık bakmayışını bile nasıl kabullenir bilmiyorum. Sevmekle başlıyor insan hayata. Düşerken seni tutan elleri ömrü boyunca tutmaya devam eder sanıyor. Düşünce kendi elleriyle kalkmak zorunda kalınca anlıyor. Sevmekle başlaya...

YAŞAMAK

Ağustos doluyor penceremden bu gece Ve ay süzülüyor gökten yere Suların yakamozu oluveriyor Göz bebeklerim yakamozdan ışıl ışıl  Hüzünlerim taşıyor içimden bu gece Ve içimde bir yer açılıyor Mutluluk doluyor ruhumun tenhalarına Tebessümler konuyor dudağımın kıvrımlarına Saçlarımda tuz denizi esamesi Tenimde portakal çiçeği esintisi İçimin dehlizlerini yırtıp atıyorlar Ruhum akşam sefası şimdi Bir deniz kıyısı çekiyor zihnim Ve dinlemek dalgaların kavgasını Kavgalarına karıştırmak kendi kavgalarımı Tuzunda eritip kaybetmek tüm acılarımı Hoyrat bir rüzgar alsın savursun istiyorum Yitirsin tılsımını hüzünlerin Bunca üzülmek yetsin istiyorum Bitirsin yapraklarını güzlerin Çiçekler yetişsin kirpiklerimde Menekşeler boy versin ellerimde Toprak olsun bedenim Tüm çiçekler benim olsun isterim Bir çiçek güzelliğinde yaşamak  Bir yolu yürümek boylu boyunca Alabildiğine koşturmak dört nala Özgür olmak isterim gökte kanat çırparak Eğer bu ise yaşamak  İşte ben böyle yaşamak isterim......

SEVDA

Nasıl başlıyor Cahit Sıtkı dizelerine; " Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. " Ve tamamlıyor sevdasını; " Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun. "         Bu topraklarda doğanın ilk sevdasıdır vatanı. Ve vatanı sevmekle başlar her mesele. Der ki bir şarkısı bu diyarların, "Vatanına göz dikeni ez oğlum" "Tarihini şerefinle yaz oğlum" Bu vatanın bütün elleri kınalı oğulları, saçı örgülü kızları, yemenisi yırtık, yazması oyalı kadınları, atlı akınlarda yüreğini zırh belleyen erkekleri, karlı kara kışta yanakları elma elma bebekleri... Dağlarda yankılanır onların ninnileri... Elleri minik yüreği dev evlatları... Her biri cihanın ateş parçası, her biri toprağın yetiştirdiği gül goncası... Tarihini şerefiyle yazan, toprağını düşmana mezar kazan, yedi cihana nam salan şanlı Türk'ün ordusu. Ordusu milletidir bu toprakların. Ondandır ki "Her Tür...

ZİNCİR

        Bilir misin, dünya sen ne yöne bakarsan o tarafa döner. Meyli hep senden yanadır. Gökyüzü sen gözünü çevirdiğin zaman oradadır. Toprak üzerine bastığını hissedersen durur altında. Rüzgar ceketini çıkartırsan selamlar seni. Güneş cesaret ister göz göze gelmek için. Ay biraz nazlıdır, her zaman göstermez tamamını. Yağmur dans etmeyi sever seninle.         Bilir misin, insanlar da sen ne yöne bakarsan oradan meyleder hayatına. İyiysen iyilik bulaşır ruhuna, sıçratmazsın kötülüğü üzerine. Çünkü çamur sıçradıkça çamurdur üstüne. Penceren temizse berraktır gökyüzü. Toprağın güzelse büyür çiçeklerin. Ruhun huzurla doluysa güler yüzün. İçinde ne varsa odur dışını boyayan.         Öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum yaşamayı ve yaşadıkça büyüyor duvara astıklarım. Doğru da olsa yanlış da olsa yazdıkça eksiliyor sayfalarım. Ve ben bilmiyorum biten sayfalar kalanlardan ne kadar az ya da ne kadar fazla... Sadece istiyor...

KÖRÜN RÜYASI

         Hiç bilmediği bir şeyi hayal edemezmiş insan. Görmediği yüzün tasvirini yapamaz, öğrenmediği duyguyu içinde besleyip büyütemezmiş. Yokluğunu yaşadığı şeylerin varlığı uzak görünür, varlığını ezberlediği her şeyin yokluğu da yük olurmuş. Ne öğrenirsek onu öğretiriz bu hayatta. Bize gösterilen yolları yürürüz çoğu zaman. Bak bu acıtır derlerse ona önyargılı yaklaşırız, elimizi uzatmaya korkarız. Burası tehlikeli düşersin derlerse oraya adım atamayız. Bilinmezlik ürkütür diye bilinenin doğruluğuna bakmadan güven duyarız. Oysa belki de bütün doğrular yanlış, bütün görünen başkaydı.           Dünyanın en güzel resmi görebildiğimizdir, baktıklarımız değil. Dünyanın en güzel şarkısı anlayabildiğimizdir, duyduğumuz değil. Görmek bakmaktan, anlamak duymaktan daha çok şey ifade eder hayatta. Bilincine varamadığımız her şey manasızdır. Dokunmakla hissetmenin arasında dağlar sıralanır. Anlayamazsın. Anlayamazsan yaşayamazsın. Çözemezsi...

NEFES

              İnsan ne düşlerse onu yaşarmış. Düşünceler kelimelere, kelimeler hislere, hisler davranışa ve davranışlar da gerçeğe dönüşürmüş. Çok uzun sayılacak bir süreyi kötü düşüncelere teslim ettim. Her şeyin en kötüsüne uzandım. Hep benim başıma gelir sandım en olmadık işler. Soyadımla zıt yaşadım bunca zaman. Uykumu böldüm, umudumu kırdım, heveslerimi söndürdüm, yüzümdeki gülümsemeyi bile sildim gözyaşlarımla.                Sonra bir şey oldu. Aniden gelişen, birdenbire değişen bir şey... Nerede yaşadım o kırılmayı ben biliyorum. Kırıldığım noktayı anlamam bile çok zamanımı aldı fakat kırıldığım yerden yeni çiçekler büyütmeyi başardım. Onları her daim bir yediveren gibi taze tutmayı öğrendim. Bulutlansa da gökyüzüm ardında beni bekleyen bir güneş olduğunu biliyorum artık. İnancımın inançsız insanlar tarafından kırılmasına göz yummayacak kadar güzelleşti ruhum. Bakmaktan ziyade görmeyi, duymaktan ziyade an...