RAĞMEN YAŞAMAK

            Dönüp duran bir şarkı beynimde... Ritim tutan nabzıma, heyecan katan ruhuma, rüzgar savuran saçlarıma ve özgürlük sızdıran bedenime... Alabildiğine var edebilmek için beni, öylesi büyük ve büyülü bir şarkı. Ve bu şarkıyı dinlerken içimden geçenleri dışarı vurmalıydım. Öyle de yaptım. 

        "Yaşamak dört nala şimdi, korkudan kapanmış gözlerimle..." Evet böyle başladık hepimiz. Yaşama tutunmaya çalışarak ilk mücadelemizi verdik. Sonra tutunduğumuz yeri bırakarak bir kez daha yaşamayı ögrendik. Bir kalpte büyüdük önce, bir kucakta güveni, bir seste huzuru tattık. Sonra kucağı bırakıp yürümeye çalıştık. Düştük, kalkmayı öğrendik. Ağladık, susmayı öğrendik. Acıktık, doymayı öğrendik. Böyle böyle büyümeyi becerdik. Bağ kurduk hayatımıza aldığımız her şeyle. Anne karnını, emziği, biberonu, emeklemeyi, oyuncakları... Hepsini sevdik, benimsedik. Sonra bir bir bırakmayı öğrendik. Bırakırken korkmayı, korkarken olgunlaşmayı, acılara duvar gibi durmayı sonra o duvarlarda çiçekler büyütmeyi öğrendik. 

          "Zaman dinlemez dertlerini" diyor şuan şarkı. Sürekli bir şeyler öğretti zaman bize. Ders çıkarıp aynı hatalara düşmeyene kadar da devam etti öğretmeye. Ne isterse nasıl isterse öyle davrandı. Ne derdimiz var hiç sormadı. Sana da bana da ona da... Olaylar, kişiler değişse de hissettirdikleri hepimizde aynıydı aslında. İnan sende üzülürken benim gibi parça parçaydın. Güvenini kırdıklarında senin de içinde bir şeyler tepe taklak oldu. Ağlarken umutların buğuluydu. Aynı bulutlara bakmasak da aynı gökyüzüne doğru kamaştı gözlerimiz. Ve aşık olduğumuzda farklı kozaları yırtan kelebeklerle doldu içimiz. Hepimiz aynı insan değildik fakat hepimiz aynı hislerdeydik ve zaman hiçbirimize ayrıcalık tanımadı.

         "Ve sen her şeyinle karşı koysan da alır elinden her şeyini" diyor şarkıda. Aynen de öyleydi yaşamak. Sen mücadele ettikçe seni dibe çeken balçık gibiydi. Onun inadı seninkini hep alt üst ederdi. İnatlaşmayın hayatınızla. O hepimizi yenecek kadar tecrübeli. Milyarlarca insana yetmiş bunca yıl. Oysa biz bir kere tecrübe ediyoruz onu. Tek hakkımız varken neden inatla heba edelim? Neden ona kafa tutup gücümüzü tüketelim? 

           Pes etmekten bahsetmiyorum, hayır. Asla mücadelenizi bırakmayın. Fakat inada da bindirmeyin umudunuzu. Olmayanın peşinden sürüklenmeyin. Kapanan kapıların yanında çöküp ağlamayın. Elbette kış biter, yaz gelir. Yaz biter güz gelir. Bir kapı kapanır diğeri açılır. Kapısı açılmayan odanın penceresi aralanır. Her yolun sonu, her sonun mutlak bir başlangıcı vardır. Bunu bilerek hayatı kabullenirsek eğer bedenimize üflenen o ruhu diriltiriz. Yaşayan ölüler olmamak için verin mücadelenizi. Atın sırtınızdaki kamburu. 

            "Yaban çiçekleri gibi rüzgarla savruldum bu şehirde" Ve bitiyor benim cümlelerim. Ben de savruldum biraz. Dağıldım. Bağırdım. Sustum. Yaban çiçekleri gibi ordan oraya estim durdum. Az biraz da düşündüm. Benim mücadelem neydi? İyi insan olarak kalmaktı. Herkese rağmen, her şeye rağmen... Pişman olmadan, tüm öğretilere hayatımda yer vererek, tıpkı bu şarkı gibi güçlene güçlene büyüyerek iyi yaşamaktı. Hepsinin hakkını vererek mücadele etmekti. Sabırla çiçek büyütmekti. Zaman dinlemese de yaban çiçeklerini de sevmekti derdim. Belki de yaban çiçeği bendim... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Su Akar Yolunu Bulur

SEVDA

ZİNCİR