GELMEYECEK MİSİN?
Hasret, hüzün, acıyla karışık buruk bir tat doğurdu güneş bu sabah. Yasını tutup kabuğunu bağladım sandığım yaramın kanamasını izledim yeniden. Hep böyle mi hissettirecek bu acı? Bilmiyorum. Alışmaya çalışmıyorum artık, alıştım. Hayata karıştım, yüzüme onlarca kez kahkaha yerleştirdim. Binlerce kez ağız tadıyla yemekler yedim, binlerce kez çayını demledim, arada yanına sigara iliştirdim, rakısına buz koydum, tozlu raflarda fotoğraf yetiştirdim. Bozuk radyolardan türküler dinlettim ona. Düzeni bozuk sazını akortladım, yetmedi bir de mızrap vurdum, acemice türküler söyledim. Hoyratça kin kustum. Çocukça serzenişte bulundum. Toprağa dokundum. Sonra dokunamaz oldum. Güneş doğurdum bu sabah fakat ne seni aydınlattım ne kendimi. Koskoca bir yılı devirdi yokluğun. Daha kaç takvimi çöpe atacaksın böyle? Uzunca ve yorgunca bir his bu. Adı yok, tadı yok, böyle rezil bir varolamayış sanki. Çoktandır yoksun. Sesin kulağımda hala, sessizliğin her yerde. Yüzün hafızamda, sohbetin tadı damağımda...